top of page

Uygulamalı Psikanaliz Üzerine

Yazarın fotoğrafı: Berivan KızılocakBerivan Kızılocak

Freud, ruhsallığı anlamak için var olan psikanalizin kültürel ve toplumsal konulara da bir bakış açısı sağladığını düşünür. Edebiyat, sinema gibi sanatsal çalışmalar, uygarlık, kitle hareketleri, savaş ve din üzerine çeşitli incelemeleri bulunmaktadır. Freud’un bu incelemeleri psikanalitik düşüncenin sanat, antropoloji, siyaset bilimlerinde kullanılmasına öncülük etmiştir.


Freud edebi yazarların bu kadar psikolojik iç görüye sezgisel olarak sahip olmalarını önemli bulur ve bu bakış açısı onun metinlere gerçek ve canlı bakmasını sağlar. Fakat güncelde edebi eserlerle ilgili tartışmalı olan konu metinin gerçek bir hasta gibi ele alınıp alınamayacağı üzerinedir. Çünkü metinde serbest çağrışım ve hastanın yanıtları yoktur. Ayrıca, metinde bilinçdışı savunmalar veya çatışmalarının eksik oluyor olması metni psikanalizle ele almayı sınırlandırır. Bu konuyla bağlantılı olarak Gülsoy ise, aslında metinlerini yazarken serbest çağrışımsal bir sürecin kendisinde etkili olduğunu ve edebiyat ve psikanalizin ikisinin de kişinin kendi içsel malzemesi üzerine çalışması olarak ortaklaşmasını ele alır. Sanatın önemli bir dalı olan sinema ile psikanaliz ise birbirleriyle iletişimi kesmeyen alanlardır. Özellikle geçmiş birkaç on yıl içerisinde psikanaliz film anlatımı, yapısı, kültürel

önemi, seyircisinin algılayışı üzerine yorumlarda bulunarak film eleştirisine katkıda bulunmuştur.

The Library in the Palais Dumba - Rudolf von Alt (1877)
The Library in the Palais Dumba - Rudolf von Alt (1877)



Karakterin davranışlarından onu analiz etmek en eski uygulamalı psikanaliz yaklaşımıdır. Metne bir vaka çalışması gözüyle bakar. Metin tek bir seans veya bir dizi seans olarak ele alınır. Yazarın yaratıcılığını göz ardı eder. Sinemaya bir semptom olarak bakarak kişilikler ve patolojiler üzerine yorumda bulunan bakış açısı geçmişte oldukça yaygın bir şekilde kullanılsa da günümüzde o kadar yaygın değildir.


İkinci yaklaşımda metin bir giriş kapısı olarak kullanılır. Yazarın psikolojisine girer ve eseri serbest çağrışımın değiştirilmiş bir formu olarak görür. Bu durumda değerlendiren kişinin yazarla ilgili detaylara, değerlere, bağlantılara sahip olması gerekir. Freud da sanatçının psikolojisi ile ve yaptığı iş arasındaki ilişkinin nasıl olduğu ile ilgilenmektedir. Freud’a göre rüyalar onları gören kişiden bağımsız bir anlama sahip olamazlar. Eğer rüyaya bir metin olarak bakarsak yazarsız metni anlamak da mümkün değildir. Ek olarak Gülsoy, kendisinin bir metni yazarken yazdırtan gücün muğlak bir içsel itki olduğunu ifade eder. Ayrıca yazma esnasında aklına gelenlerin kendisiyle ilgili özel bir anlam taşıdığını fakat anlamlarını da hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğini belirtir. Freud 1908 yılında yazdığı “Yaratıcı Yazarlar ve Gündüz Düşleri” metninde şiiri oyun oynayan bir çocuğa benzetmekte ve kişinin yarattığı dünyanın o kişi için bir oyun alanı olduğunu ifade etmektedir. Freud Michelangelo ile ilgili kaleme aldığı yazıda sanatçıların edebi niyetinin tıpkı zihinsel yaşamın herhangi bir gerçeği gibi kelimelerle iletişim kurulacak veya anlaşılabilecek bir durum olup olamayacağını sorgular. Metinle ile yazara dair içsel bir yapı arasında bağlantılar aranır. Ek olarak, Hann Sachs ise sanatçının eseriyle yasak olan, suçluluk içeren bilinçdışı fantazilere bir ifade verebileceğini belirtir. Yaratıcılık sürecinde tiyatro ve romanda yazar pek çok karakter tanımlar. Yazar bazen bir karakterle bazen de başka bir karakterle özdeşebilir (Baudry, 1979). Sanat çalışması aslında sanatçının çözülmemiş çatışmaları değil çözümüdür de. Benzer bir şekilde Gülsoy da metninde yazmanın kendisinin bir sağaltım aracı olduğunu belirtir.


Üçüncü uygulamalı psikanaliz yaklaşımında metin kendi kendine yeten bir yapı olarak ele alınır ve biçiminin yönleri veya içerik belli zihinsel olgulara benzetilerek incelenir. Tipik evrensel fantezilerin veya metaforların türevleri aranır, dinamik ilişkiler içerisinde imgeler ve biçimler psikanalitik bir perspektiften açıklanmaya çalışılır. Belli karmaşaların uzlaşması olarak semptomlara, savunmalara, süperegosal yönlere, tekrarlama zorlantısı ve gerçekliğe uyum gibi psikolojik noktalara dikkat etmek gerekir. Edebi bir metine semptom olarak bakarsak; örneğin metindeki belli tekrarları obsesyon olarak veya çatışmalara bir patoloji olarak bakılabilir. Metne aktarım olarak bakarsak ise; nesne ilişkileri üzerine düşünmemiz gerekir. Tiyatroya bakıldığında nesne ilişkilerinin önemi anlaşılır. Bennet Simon (1984) trajedileri incelerken bir karakterin diğer karakterin nasıl hareket edeceğine etki ettiğini belirtmiştir. Freud tiyatro oyununun karakterlerini birbirleriyle etkileşime giren gerçek kişilikler ve davranışlar olarak ele almıştır. Sinemada ise bazı filmler bireyin iç dünyasına, kişiliğine odaklı ve karakterdeki çatışmalı ve çifte değerli tarafları açıkça ortaya koyan bir yapıda olduklarından analiz edilebilirler.


Uygulamalı psikanalizin son bakış açısı okuyucunun bakış açısına önem verir. Yazarın kişide uyandırdığı duygu önemsenir. Tıpkı hastanın ruh sağlığını anlama konusunda terapistin tepkilerine bakmak gibidir. Yazarla belli ortak düşleri, deneyimleri paylaşan okuyucuda belli varsayımlar uyanır. Bunlar ne doğru ne de yanlıştır, onlar bir ifade ve açıklama aracıdır. Anlam böyle oluşur. Bir metinin anlamı yazarın bireyselliğinden kültürel tarihsel geniş bir anlama kadar pek çok farklı boyutu içerebilir. Metinde tek bir anlam yoktur. Sinemada da benzer bir şekilde bazı filmler serbest çağrışımsal modele benzemekte bireyde uyandırdığı düşlemlerle bir çekiciliğe sahip olmaktadır. Gülsoy, sanat yapıtının özgüllüğü ve tekrarlanılamazlığının. okuyucunun kendisini deneyimin içine yerleştirebilmesine ve böylece kişinin ruhsal dünyasına bakabilmesine olanak tanıdığını ifade eder.

In the Library (also known as Three School Girls) - Maurice Brazil Prendergast (1906)
In the Library (also known as Three School Girls) - Maurice Brazil Prendergast (1906)

En iyi anlamda psikanalitik okuma anlamlar, ilişkiler ve dönüşümleri ele alır. Bu psikanalizin insan davranışına gelişimsel yaklaşımının bir uygulamasıdır. Tıpkı edebi bir eseri analitik olarak okumak gibi filmi de analitik olarak izlemek analistin insan ruh halini daha derin düşünmesine katkı sağladığı için hastalarına bakış açısını zenginleştirebilir.


Sabbadini, sinema ve psikanalizin arasındaki gerilimin yaratıcığı ortaya çıkarttığından bahseder. Benzer bir şekilde sanatın bütün kolları ve psikanaliz arasındaki gerilimin aslında önemli olan olduğu düşünülebilir.


Kaynaklar:

Evrem Tilki, Zümrüt Bulamur-Ayadi, Nergis Aküzüm Istanbul Psychoanalytical Association

An Essay on Method in Applied Psychoanalysis, Francis Baudry

Hareketli İmgeler- Filmler Üzerine Psikanalitik Yansımalar, Andrea Sabbadini, Bilgi Üniversitesi

Yayınları

Yaratıcı Yazarın Kendiliğinden Psikanalizi, Murat Gülsoy, Psikanaliz Buluşmaları 13, Bağlam Yayınları

 
 
  • LinkedIn

Berivan Kızılocak

Klinik Psikolog & Çift ve Aile Terapisti

berivan.kizilocak@outlook.com

+90 541 812 8421

Şişli / İstanbul

İletişim

Psikoterapi süreci hakkında daha detaylı bilgi almak veya

randevu oluşturmak için iletişime geçebilirsiniz.

bottom of page